ТОР 5 статей: Методические подходы к анализу финансового состояния предприятия Проблема периодизации русской литературы ХХ века. Краткая характеристика второй половины ХХ века Характеристика шлифовальных кругов и ее маркировка Служебные части речи. Предлог. Союз. Частицы КАТЕГОРИИ:
|
Gerund and InfinitiveAna Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Advanced Grammar / Gerund and Infinitive İngilizcede iki fiil peşpeşe geldiği zaman çoğunlukla ya iki fiil arasına to gelir veya ikinci fiile ing eklenir. Bazı fiillerin peşinden gelen fiillere ise ing eklenmez ve ikisi arasına to da eklenmez. Bir fiilden sonra gelen fiilden önce to gelirse buna "infinitive with to", gelmezse "infinitive without to" denir. Eğer fiilden sonra gelen fiile ing eklenirse buna da "gerund" denir. > Verbs followed by an infinitive with “to” Önce kendilerinden sonra to alan fiilleri görelim. Bu fiillerin sayısı çoktur, ancak aşağıda İngilizce'de en çok kullanılanlar belirtilmiştir. to afford: parası yetmek to appear: görünmek to attempt: teşebbüs etmek to claim: iddia etmek to demand: talep etmek to determine: karar vermek to fail: başarısız olmak to happen: olmak to hesitate: tereddüt etmek to hope: ümit etmek to manage: başarmak to offer: teklif etmek to pretend: … gibi davranmak to promise: söz vermek to refuse: reddetmek to seek: aramak to seem: görünmek to threaten: tehdit etmek EXAMPLES (ÖRNEKLER) - He appears to have a lot of money. (Çok parası olduğu anlaşılıyor.) - They failed to finish the work on time. (İşi zamanında bitirmeyi başaramadılar.) - He threatened to kill me. (Beni öldürmekle tehdit etti.) - I refused to talk to him. (Onunla konuşmayı reddettim.) > Verbs followed by an infinitive with “to” or a “question word” + an infinitive with “to: Bazı fiiller ise kendilerinden sonra "to'lu infinitive" alabildikleri gibi "bir soru kelimesi + to lu infinitive" de alabilirler. Bu fiillerin en çok kullanılanları şunlardır: to agree: kabul etmek to ask: sormak to arrange: düzenlemek to decide: karar vermek to know: bilmek to learn: öğrenmek to plan: planlamak EXAMPLES (ÖRNEKLER) - He decided where to stay. (Nerede kalacağına karar verdi.) - They plan to go to New York. (New York'a gitmeyi planlıyorlar.) - They planned what to da. (Ne yapacaklarını planladılar.) > Verbs followed by an infinitive with “to” ar a that clause Bazı fiiller ise önce bir isim daha sonra ise "to'lu infinitive" alırlar veya that'li bir cümlecik alırlar. to cause: sebep olmak to declare: ilan etmek to command: emretmek to compel: zorlamak to enable: mümkün kılmak to encourage: teşvik etmek to force: zorlamak to get: yaptırmak to instruct: öğretmek to oblige: mecbur etmek to order: emretmek to persuade: ikna etmek to remind: hatırlatmak to teach: öğretmek to tell: söylemek to warn: uyarmak EXAMPLES (ÖRNEKLER) - He commanded the soldiers to fire. (Askerlere ateş etmelerini emretti.) - They obliged him to resign. (Onu istifa etmesi için zorladılar.) - She persuaded him to sell his car. (Onu arabasını satması için ikna etti) - I told Ali to turn on the lights. (Ali'ye ışıkları söndürmesini söyledim.) - They declared that he was innocent. (Onun suçsuz olduğunu ilan ettiler.) - He warned me that he would rent the house. (Beni evi kiraya vereceğine dair uyardı.) - I persuaded them that the change was necessary. (Onları değişikliğin gerekli olduğuna ikna ettim.) - She told me that she would resign. (Bana istifa edeceğini söyledi.) > Infinitive of purpose "to'lu infinitive" (to do) maksat, gaye bildirmek için kullanılar ve için anlamına gelir. - I went to the market to buy some food. (Biraz yiyecek satın almak için pazara gittim.) Burada to buy satın almak için anlamına gelir. Bu cümlelerde için anlamını vermek için sadece to yerine in order to veya so as to da kullanılabilir. - He left his job in order to look after his mother. (Annesine bakmak için işinden ayrıldı.) - He left his job so as to look after his mother. (Annesine bakmak için işinden ayrıldı.) > Verbs followed by an infinitive with to or a gerund Bazı fiillerden sonra ise hem gerund (doing) hem de infinitive (to do) gelebilir. Bu fiillerden bazılarının ardından doing veya to do gelmesi anlamı değiştirmez, bazılarında ise anlamı değiştirir. Şimdi bu fiilleri tek tek görüp örnekler verelim. ¦ STOP Bırakmak, vazgeçmek, kesmek manalarında olduğu zaman kendisinden sonra gelen fiil -ing takısı alır. - My father is a heavy smoker. (Babam çok sigara içen birisidir.) - He can't stop smoking. (Sigara içmeyi bırakamaz.) - Stop laughing. (Gülmeyi kes.) Durmak manasında kullanılınca to'lu fiil gelir. - We stopped to have something to drink and eat. (Bir şeyler yemek içmek için durduk.) ¦ TRY Denemek manasında olunca kendisinden sonra gelen fiil ing alır. - You can't start this car like this. (Bu arabayı böyle çalıştıramazsın.) - Why don't you try pushing? (Niçin itmeyi denemiyorsun?) Uğraşmak, çabalamak manasında olunca peşinden to'lu fiil gelir. - They are trying to push the car to start. (Arabayı çalıştırmak için etmeye uğraşıyorlar.) ¦ GO ON (Yarım kalan) birşeyi yapmaya devam etmek manasında kullanılınca peşinden gelen fiil gerund olur. - They went on reading about birds. (Kuşlar hakkında okumaya devam ettiler.) O zaten kuşlar hakkında kitap okuyordu ve yine aynı mevzuya devam etti. - They went on to read about birds. (Okumalarına (kuşlar konusuyla) devam ettiler.) Zaten okuyordular şimdi de kuşlar konusuna geçtiler. ¦ REMEMBER Hatırlamak manasında kullanılınca gerund gelir. - I remember sleeping in this room twenty years ago. (Yirmi yıl önce bu odada uyuduğumu hatırlıyorum.) Akılda tutmak, akla gelmek manasında kullanılınca "to'lu fiil" gelir. - If remembered to tell him about it only when I saw him. (Ona o mevzudan bahsetmek onu görünce aklıma geldi.) ¦ FORGET Yapılmış olan bir şey unutulduğu zaman gerund kullanılır. - How honest you are! I have forgetten giving you some money. (Ne kadar dürüstsün! Sana para verdiğimi unutmuşum.) Yapılacak olan birşey unutulduğu zaman to'lu infinitive gelir. - I have forgetten to give him some money. (Ona para vermeyi unuttum, para verilmedi.) ¦ REGRET Pişman olmak manasında kullanılınca kendisini gerund takip eder. - I regret laughing at the lame boy when he fell to the ground. (Topal çocuğa yere düştüğü zaman güldüğüme pişmanım.) Teessüf etmek, üzüntü duymak, eseflenmek manalarında kullanılınca peşinden infinitive gelir. - I think he will agree to study with me tomorrow. (Sanırım yarın benimle ders çalışmayı kabul edecek.) ¦ AFRAID Sadece korkma duygusunu ifade etme durumlarında of ve gerund gelir. - He was afraid of riding horses when he was a child. (Çocukken ata binmekten korkardı.) Ata binmekten korkuyor, fakat biz onun kesinlikle ata binmediği manasını çıkartamıyoruz. Korkudan dolayı bir şey yapılamıyorsa bu durumlar infinitive ile anlatılır. - He was afraid to ride horses when he was a child. (Çocukken ata binmekten korkardı. Ve binmezdi.) ¦ AGREE Birisinin bir şey yapmasına rıza göstermek manasında olunca gerund gelir. Bu daha çok agree to yapısıdır. - The teacher agreed to my listening to him. (Öğretmen benim kendisini dinlememe rıza gösterdi.) Bir şey yapmayı kabul etmek manasında kullanılınca kendisinden sonra to infinitive gelir. - I think he will agree to study with me tomorrow. (Sanırım yarın benimle ders çalışmayı kabul edecek.) ¦ MEAN Demek manasında kullanılınca gerund kullanılır. (Cümlenin öznesi insan olamaz.) - The new Prime Minister is determined to end the anarchy and smuggling. Perhaps it will mean getting exhausted or getting killed by outlaws. But he seems fearless. (Yeni başbakan anarşi ve kaçakçılığa son vermeye kararlı. Belki (o) yıpranmak ya da öldürülmek demek olacak. Fakat o korkusuz görünüyor.) Kastetmek, demek istemek, anlamına gelmek, niyetinde olmak manalarında kullanılıncaa to'lu infinitive kullanılır. - He means to earn as much money as he could buy a house before he returns. (Dönmeden evvel ev alacak parayı biriktirmek niyetinde.) ¦ PROPOSE Önermek manasında kullanılınca gerund kullanılır. - The nughty boy proposed playing till morning. (Yaramaz çocuk sabaha kadar oynamayı önerdi.) Niyetinde olmak, niyet taşımak manasında olunca to infinitive kullanılır. - The children proposed to play till morning. (Sabaha kadar oynama niyetindeydi çocuklar.) ¦ LOVE, LIKE, HATE, PREFER Tek başlarına kullanıldıkları zaman gerund takip eder. - The students love talking to their teachers. - Do you like eating dessert? (Tatlı yemekten hoşlanır mısın?) - I hate waiting at dinner table. (Yemek masasında beklemekten nefret ederim.) - Boys prefer playing with guns. (Erkek çocuklar silahlarla oynamayı tercih ederler.) Would ile kullanıldıklarında infinitive kullanılır. (would / like / love /prefer / hate) - The students would love / like to talk to their teachers. (Öğretmenler öğrencileriyle konuşmayı severler.) - I'd hate to wait at dinner table. (Yemek masasında beklemek hoşuma gitmiyor.) - I'd prefer to stay here. (Burada kalmayı tercih ederim.) ¦ LIKE Doğru bulmak manasında kullanıldığı zaman to infinitive ile, hoşlanmak, sevmek manalarında kullanıldığı zaman gerund ile kullanılır. - Our neighbour's wife likes to see the doctor once a month. (Komşumuzun karısı ayda bir doktora gitmeyi doğru bulur.) - I don't like to climb mountains. (Dağlara tırmanmayı uygun görmüyorum.) ¦ CARE Umursamak, kafasına takmak, endişe etmek gibi manalarda kullanıldığı zaman gerund ile kullanılır. - If you promise to help me sir, I don't care going to prison. (Bana yardım etmeye söz verirseniz bayım, hapse gitmek umurumda bile değil.) Meyli olmak, pek sevmek, özel ilgi duymak manalarında olunca infinitive ile kullanılır. - Children today don't care to play outside. They would care to play computer games. (Bugünün çocukları dışarıda oynamayı sevmiyor, bilgisayar oyunu oynamak istiyorlar.) ¦ ADVISE, RECOMMEND, ALLOW, PERMIT İlgili şahıslardan bahsedilmezse gerund kullanılır. - They advised giving up the work. (İşi bırakmayı tavsiye ettiler.) - The rules don't allow the workers to sleep during the working hours. (Kurallar işçilerin çalışma saatleri esnasında uyumalarına müsaade etmez.) ¦ BEGIN, START, CONTINUE, CEASE Hem gerund ve hem de to infinitive ile kulanılabilirler. - I began to study at noon. (Ders çalışmaya öğlende başladım.) (started studying) - The workers continued to work. (İşçiler çalışmaya devam ettiler.) (working) - People never cease to worry about themselves. (İnsanlar kendileri hakkında endişelenmeyi hiç bırakmazlar.) (worrying) ¦ ATTEMPT, INTEND Hem gerund ve hem de infinitive ile kullanılabilirler. - I'll attempt to finish it today. (Bugün onu bitirmeye teşebbüs edeceğim.) (finishing) - I intend to finish it today. (Bugün onu bitirme niyetindeydim.) (finishing) > Verbs followed by an infinitive without to Make ve let fiilleri ise kendilerinden sonra gelen fiillere ne -ing ne de to aldırırlar. Gelen fiil yalın halde bulunur. - The boy made us laugh. (Çocuk bizi güldürdü.) - I can't make my son eat anything. (Oğluma hiçbir şey yediremiyorum.) - The woman made her daughter wash the dishes. (Kadın kızına bulaşıkları yıkattı.) - The man didn't let his son go out. (Adam oğlunun dışarı çıkmasına izin vermedi.) - Please let me stay here. (Lütfen burada kalmama izin verin.) - They never let me speak. (Benim konuşmama hiç izin vermezler.) > Verbs followed by a gerund or an infinitive without do Hear, watch, feel, notice ve see fiillerden sonra bir nesne geldiği zaman daha sonra gelen fiil ise ya halde hiçbir ek almadan gelir veya -ing eki alır. Eğer bir işin, fiilin tamamını duyar, seyreder, hisseder, farkeder veya görürsek gelen fiil yalın halde hiçbir ek almadan gelir. EXAMPLES (ÖRNEKLER) - I saw him open the door and enter the room. (Onun kapıyı açtığını ve odaya girdiğini gördüm.) - I watched the children play. (Çocukların oynamasını seyrettim.) - I heard him start the car and drive away. (Onun arabayı çalıştırdığını ve uzaklaştığını duydum.) Eğer bir işin, fiilin tamamını değil de bir kısmını gelen fiil duyar, seyreder, hisseder, farkeder veya görürsek gelen fiil -ing eki alır. - They saw me playing football. (Beni futbol oynarken gördüler.) - I felt someone following us. (Birisinin bizi takip ettiğini hissettim.) - I heard them talking about me. (Onları benim hakkımda konuşurken duydum.) > Verbs following by a gerund Şimdi de kendilerinden sonra gelen fiillere -ing aldıran fiilleri görelim. to appreciate: takdir etmek to avoid: kaçınmak to delay: geciktirmek to detest: iğrenmek to dislike: hoşlanmamak to enjoy: hoşlanmak to escape: kaçmak to excuse: affetmek to finish: bitirmek to forgive: affetmek to involve: gerektirmek to keep: sürdürmek to mind: itirazı olmak to miss: özlemek to pardon: affetmek to postpone: ertelemek to practise: alıştırma yapmak to prevent: engel olmak to resist: direnmek to risk: göze almak EXAMPLES (ÖRNEKLER) - He dislikes going to bed late. (Geç yatmaktan hoşlanmaz.) - I enjoy watching war films. (Savaş filmleri seyretmekten hoşlanırım.) - They finished painting the house at 5 o'clock. (Evi boyamayı saat 5'te bitirdiler.) - They postponed going to Italy. (İtalya'ya gitmeyi ertelediler.) > Gerunds after prepositions Не нашли, что искали? Воспользуйтесь поиском:
|