Главная

Популярная публикация

Научная публикация

Случайная публикация

Обратная связь

ТОР 5 статей:

Методические подходы к анализу финансового состояния предприятия

Проблема периодизации русской литературы ХХ века. Краткая характеристика второй половины ХХ века

Ценовые и неценовые факторы

Характеристика шлифовальных кругов и ее маркировка

Служебные части речи. Предлог. Союз. Частицы

КАТЕГОРИИ:






Good (iyi) - better (daha iyi) - the best (en iyi)




bad (kötü) - worse(daha kötü) - the worst (en kötü)

Little (az) - less (daha az) - the least (en az)

much (çok) - more (daha fazla) - the most (en fazla)

far (uzak) - further / farther (daha uzak) - the furthest (en uzak)

So and such

Ana Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Elementary Grammar / so and such

“So ve such” niteledikleri kelimelere “çok” anlamı verir. Türkçe'ye ayrıca "o...... kadar ki" şeklinde de aktarılır.

> “So” dan sonra sadece sıfat ve zarf gelebilir.

- Your house is so beautiful (Senin evin çok güzel.) - Bu cümlede so'dan sonra sıfat gelmiştir.

- I'm waiting him so patiently (Onu sabırla bekliyorum.) - Bu cümlede so'dan sonra zarf gelmiştir.

- She is so beautiful that everybody wants to marry her. (O kadar güzel ki, herkes onunla evlenmek istiyor.)

- He has so many books that he can't remember how many. (O kadar çok kitabı var ki sayısını hatırlayamıyor.)

- The problem was so difficult that we couldn't solve it. (Problem o kadar zordu ki çözemedik.)

> “such” tan sonra sadece sıfat tamlaması (sıfat + isim) gelir.

- That's such a boring film (O kadar sıkıcı bir film ki.)

- They are such clever students (O kadar zeki öğrenciler ki)

- He gave such a wonderful speech that we were surprised. (O kadar güzel bir konuşma yaptı ki hepimiz şaşırdık.)

- It was such a nice weather that we all went out. (Hava o kadar güzeldi ki, hepimiz dışarı çıktık.)

- Your brother is such a sweet boy that I miss him. (Kardeşin o kadar tatlı bir çocuk ki, onu özlüyorum.)

> Duruma gore so ve such şaşırma ifadesi olarak da kullanılabilirler.

- Fenerbahçe has won the match. I didn't expect them to play so well

(Fenerbahçe son maçı kazandı. Bu kadar iyi oynamalarını beklemiyordum.)

- Why did you wait for him such a long time. (Onu neden bu kadar uzun süre bekledin?)

Too and enough

Ana Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Elementary Grammar / Too and enough

TOO

> Too kelimesi sıfatlar ve zarflarla kullanıldığı zaman aşırılık ifade eder. Sözlük manası “çok” demektir. Fakat İngilizce'de yine çok anlamına gelen very kelimesinden farklıdır. Aşağıdaki iki örneği inceleyin.

- The coffee is very hot. (Kahve çok sıcaktır.)

- The coffee is too hot. (Kahve çok sıcaktır.)

(Görüldüğü gibi iki cümlenin de Türkçe çevirisi aynıdır. Ancak birinci cümlede “Kahve çok sıcak,” diyen kişi kahvenin içmek için ideal sıcaklıkta olduğunu belirtir. Fakat ikinci cümleyi söyleyen kişi kahvenin içilemeyecek kadar çok sıcak olduğunu söylemeye çalışmaktadır.)

- The weather is very hot. (Hava çok sıcak.)

- The weather is too hot. (Hava çok sıcak.)

(Bu örneklerde de, birinci cümleyi söyleyen kişi havanın sıcaklığından mutluluk duymaktadır. Fakat ikinci cümleyi söyleyen kişinin havadan bunaldığı anlaşılmaktadır.)

> İsim ya da zamir kullanarak da cümle kurmak mümkündür.

- The ceiling is too high for me to touch. (Tavan dokunamayacağım kadar yüksek.)

- A cow is too big for two people. (Bir inek iki kişiye çok.)

- Mr Sparrow was talking too fast for the tourists to understand. (Bay Sparrow turistlerin anlayamayacağı kadar hızlı konuşuyordu.)

- The father spoke too authoritatively for his children to oppose to his orders. (Baba çocuklarının emirlerine itiraz edemeyecekleri kadar otoriter konuştu.)

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- The tea is too hot to drink. (Çay içilemeyecek kadar sıcak.)

- The weather is too cold to go out. (Hava dışarı çıkılamayacak kadar soğuk.)

- The dog was running too fast to catch. (Köpek yakalanamayacak kadar hızlı koşuyordu.)

- The sun is shining too brightly to look at. (Güneş bakılamayacak kadar parlak bir vaziyette ışık saçıyor.)

- He is too merciful to punish anyone. (Hiç kimseyi cezalandırmayacak kadar merhametli.)

ENOUGH

> Sıfatlarla ve zarflarla birlikte kullanıldıkları zaman onlardan sonra gelir. Bu şekilde kullanılışıyla too'dan ayrılır. Çünkü sıfatlardan ve zarflardan önce gelir. Too aşırılık ifade ederken, enough tam tersine, yeterlilik ifade eder.

- He is only fifteen years old. He isn't old enough to marry. (Daha onbeş yaşında. Evlenecek yaşta değil.)

- This car is big enough for a large family. (Bu araba büyük bir aileye yetecek kadar büyük.)

- My dog can run fast enough to catch your horse. (Benim köpeğim senin atını yakalayacak kadar hızlı koşabilir.)

- If you don't study hard enough, you can't pass your class. (Eğer yeteri kadar çok çalışmazsan sınıfını geçemezsin.)

> Aynen too'da olduğu gibi enough da isim ve zamirlerle de kullanılabilir.

The ceiling isn't low enough for me to touch. (Tavan benim dokunabileceğim kadar alçak değil.)

Why don't you speak loudly enough for everybody to hear? (Niçin herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle konuşmuyorsun?)

> İsimlerle kullanıldığı zaman enough isimlerden önce kullanılır. İsimler hem sayılabilen hem de sayılamayan isimler olabilir.

- My brother doesn't have enough money to buy a modern car. (Kardeşimin modern bir araba alacak kadar parası yok.)

- Are there enough apples for all of us at home? (Evde hepimize yetecek kadar elma var mı?)

quite / rather (Bayağı, epey)

Ana Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Elementary Grammar / quite / rather (Bayağı, epey)

Her üçü de “oldukça, epey, bayağı, gerçekten tamamen ” anlamlarını taşır. Aralarında sadece küçük farklılıklar vardır.

"fairly" olumlu anlama sahiptir, "rather" ise daha çok olumsuz ifadeler için uygundur.

RATHER

> Olumsuz anlamı pekiştirmek için olumsuz sıfatlarla kullanılır.

- I had a rather difficult day. (Oldukça çor bir gün geçirdim.)

> Bazı fiillerle kullanılır.

- My father rather likes raw meat. (Babam bayağı çiğ et sever.)

> Comparative form ile olumsuz anlamı güçlendirmek için kullanılır.

- She is rather taller than her sister (O kızkardeşimden bayağı bir uzun.)

> Tercih göstermek için would ile kullanılır.

- I would rather sleep than stay up. (Kalkmaktansa uyumayı tercih ederim.)

> mostly (daha çok, genellikle) anlamında kullanılır.

- The society should be accused rather than him. (Onun yerine daha çok toplum suçlanmalı.)

> Too dan önce kullanılır.

- The car was rather too expensive. (Araba bayağı çok pahalıydı.)

> Olumlu sıfatlar ile kullanıldığında "beklenmeyen bir şekilde" anlamı katar.

- Though I hadn't studied, my grades are rather good! (Çalışmadığım halde notlarım bayağı bir iyi.)

QUITE

Quıte bir fiili nitelediği zaman “tam, tam olarak” anlamını katar. Sıfat ve zarf ile kullanımında ise “oldukça, epey ” anlamı verir.

> Sıfatlardan önce gelir.

- My French is quite good. (Fransızcam bayağı bir iyi.)

> Zarflardan önce gelir.

- He can speak French quite well now. (Fransızca'yı oldukça iyi konuşur.)

> Nadiren bazı isimlerle de kullanılabilir.

- Mr. Chalmers is quite an authority on playing darts (Bayan Chalmers dart oynama konusunda bayağı bir otoritedir.)

> Completely (tamamen) anlamında bazı fiillerle kullanılır.

- I couldn't quite understand what you want. (Senin ne istediğini tam olarak anlayamadım.)

> superlative form ile kullanılır.

- It's quite the worst match I have ever watched. (Şu ana kadar seyrettiğin en kötü maçtı.)

Quite ile Diğer Örnekler

- I could not quite understand what you said. (Tam olarak ne söylediğinizi anlıyamadım)

- He looks quit tired. (O oldukça yorgun görünüyor.)

- Your English is quite good. (İngilizcen oldukça iyi.)

- She is quite an expert in archeology. (O arkeolojide epeyi uzmandır.)

- It's quite (considerable) sometime since we had a holiday. (Biz tatil yapalı epey(çok) zaman oldu.)

- He's quite an interesting man. (veya a quite interesting). (O çok ilginç bir adamdır.)

- It's quite (=certainly) the worst film have ever seen. (Gördüğüm en berbat film.)






Не нашли, что искали? Воспользуйтесь поиском:

vikidalka.ru - 2015-2024 год. Все права принадлежат их авторам! Нарушение авторских прав | Нарушение персональных данных