Главная

Популярная публикация

Научная публикация

Случайная публикация

Обратная связь

ТОР 5 статей:

Методические подходы к анализу финансового состояния предприятия

Проблема периодизации русской литературы ХХ века. Краткая характеристика второй половины ХХ века

Ценовые и неценовые факторы

Характеристика шлифовальных кругов и ее маркировка

Служебные части речи. Предлог. Союз. Частицы

КАТЕГОРИИ:






Indirect speech for may




dolaylı anlatımda may yerine

- He said ”You may borrow my pen.”

("Kalemimi ödünç alabilirsin." dedi.)

- He said I might borrow his pen.

(Kalemini ödünç alabileceğimi söyledi.)

Had Better / It's Time

Ana Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Intermediate Grammar / Had Better / It's Time

HAD BETTER

“Had better” yapısı, karşı tarafa bir konuda tavsiye verirken ve öneride bulunurken kullanılır. Anlam yönüyle "should" yapısına çok benzer ve aynı manayı verir. “Had better”in olumsuz şekli “had better not” şeklinde kullanılır.

Normalde “had”, have fiilinin geçmiş zaman hali olduğu için, bu yapıyı kullananlar geçmişle ilgili bir anlam olduğunu zannederek yanlış kullanabilir. Had Better yapısının geçmişle ilgisi yoktur. Kullanıldığı cümlelerde şimdiyi veya geleceği ifade eder.

"Had" kendinden önce gelen özne ile birleşebilir I‘d (I'd, you'd, etc.) şeklinde kısaltarak yazılır.

> Bir işin yapılmasının iyi olacağını kuvvetli bir uyarı ya da öneri olarak belirtmek için kullanılır.

- You had better work harder, or you will fail. (Daha çok çalışsan iyi olur, yoksa sınıfta kalırsın.)

> Olumsuz şeklinde, better kelimesinden sonra olumsuzluk eki “not” getirilir.

- You had better not go now. (Şimdi gitmesen iyi olur.)

> Soru şeklinde sadece “had” başta söylenir.

- Had we better let him know? (Ona haber versek iyi olur mu?)

- Yes, we had better. (Kısa cevaplarda “had beter” tekrarlanır)

> Değil mi? (Question tag) sorusuna yalnızca “had” kullanılır.

- I had better phone him, hadn't I? (Onu telefonla arasam iyi olur, değil mi?)

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- We'd better stop for lunch. I'm very hungry. (Öğle yemeği için dursak iyi olur. Çok açım.)

- You'd better wear a coat. It's cold outside. (Ceket giysen iyi olur. Dışarısı soğuk.)

- I'd better go now or I'll be late. (Şu an çıksam iyi olur yoksa geç kalacağım.)

- It's a very nice tie. You had better not change it. (Çok güzel bir kravat. Bence değiştirmemelisin.)

- I'd better not drink any more coffee. (Daha fazla kahve içmesem iyi olacak.)

- You'd better not forget to pay the rent today. (Bugün kirayı ödemeyi unutmazsan iyi olur.)

- Hadn't you better ask him first? (Önce ona sorsan iyi olmaz mı?)

IT'S TIME

> Kendisinden sonra to ve fiil geldiği zaman, yapılması gereken herhangi bir şeyin vaktinin geldiğini belirtir.

- It's time to go to bed. (Yatma vakti geldi.)

- It's time for us to have dinner. (Akşam yemeği vaktimiz geldi.)

> Kendisinden sonra şahıs ve past tense gelirse, bir şeyin yapılmasının vaktinin geçtiği veya geç kalındığı vurgulanmış olur.

- It's time we went to bed. (Yatma vaktimiz geçiyor. / Çoktan yatma vakti geldi)

- It's time they painted the house. (Evi boyamalarının vakti geldi de, geçiyor.)

Bu ikinci tür anlatım için, time kelimesinden önce high kullanılırsa, geç kalmakla ilgili yapılan vurgu kuvvetlenir.

- It's high time we went to bed. (Yatma vaktimiz geldi de geçiyor bile.)

It's high time they painted the house. (Evi boyamalarının vakti geldi de geçiyor bile.)

In Case / As If (...ır diye / sanki)

Ana Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Intermediate Grammar / In Case / As If (...ır diye / sanki)

IN CASE

"In Case" yapısı, present tense, past tense ya da should ile kullanılır ve bir tedbir durumunu izah eder. Türkçe'ye, bakarsın olur, …ır diye, şeklinde çevrilebilir.

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- I always carry my jack in the car in case I have a flat tyre. (Tekerim patlar diye krikomu daima arabada taşırım.)

- The man always locked his car in case somebody stole it. (Adam birisi çalar diye arabasını daima kilitlerdi.)

- I got his address in case I should have oportunity to visit him. (Onu ziyaret etme fırsatım olur diye adresini aldım.)

- Take this umbrella in case it rains. (Bu şemsiyeyi al, bakarsın yağmur yağar.)

AS IF / AS THOUGH

as if / as though hem ihtimali durumları ve hem de hayali durumları izah etmek için kullanılır. İhtimali durumlardaki cümle yapısı, normal cümle yapısı gibidir. Her ikisi de aynı manayı vermektedir ve birbirlerinin yerine kullanılabilir. Türkçe'ye "sanki" şeklinde çevrilebilir.

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- The baby looks as if / as though it is going to cry. (Bebek sanki ağlayacak gibi görünüyor.)

- The man is talking as if / as though he has been the accident. (Adam kazayı görmüş gibi konuşuyor.)

- They are panting as if / as though they have been running. (Sanki koşmuşlar gibi derin derin soluyorlar.)

Bu cümlede de as if / as though ile başlayan cümleciklerde ifade edilen hususlar ihtimal dahilindedir. Yani gerçekleşmiş ya da gerçekleşecek olabilir. Birinci cümlede bebek belki de ağlayacaktır. İkinci cümlede adamın kazayı görüp görmediğini bilmiyoruz. Üçüncü cümlede de koşup koşmadıkları belli değildir.

Fakat as if / as though‘un hayali durumlarda kullanımında gerçeklik hiç yoktur, sadece benzetme vardır. Bu durumlarda as if / as though dan sonra gelen cümlede, if clause type 1 ve if clause type 3 yapısı gibi kullanım vardır.

- The baby looks as if / as though he was going to cry. (Bebek sanki ağlayacakmış gibi görünüyor.)

Bu cümlede bebek ağlamıyor ve de ağlamayacaktır. Fakat duruşu öyledir.

- The man is talking as if / as though he had seen the accident. (Adam sanki kazayı görmüş gibi konuşuyor.)

Bu cümlede adam kazayı görmemiştir. Fakat görmüş gibi konuşmaktadır. Cümleyi söyleyen kişi, adamla ilgili alaycı veya hayranlık belirten duygular besliyordur.

- They are panting as if / as though they had been running. (Sanki koşmuşlar gibi derin derin soluyorlar.)

Bu cümlede de bahsedilen kişilerin aslında koşmadıklarını anlıyoruz.

> Bu tür cümlelerde çoğunlukla was yerine were kullanılmaktadır. Was daha çok konuşma dilinde kullanılır.

- The woman walks as if / as though she were the queen. (Kadın kraliçeymiş gibi yürüyor.)

- The man was so worried that he looked as if / as though he were drunk. (Adam o kadar üzgündü ki, sanki sarhoşmuş gibi görünüyordu.)

- It's dark as if / as though it were night. (Hava geceymiş gibi karanlık.)

- The children were looking at me as if / as though I were a shepherd. (Çocuklar bana sanki çobanmışım gibi bakıyorlardı.)

Prefer / Would Rather (Tercih etmek)

Ana Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Intermediate Grammar / Prefer / Would Rather (Tercih etmek)

Prefer ve would rather kalıplarını tercihlerimizden bahsederken kullanırız.

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- I prefer to live in the country. (Köyde yaşamayı tercih ederim.)

- I prefer to play basketball rather than play football. (Futbol oynamaktansa basketbol oynamayı tercih ederim.)

? PREFER

Genel olarak hayatta neyi tercih ettiğinizi ifade ederken "prefer" kalıbı üç farklı şekilde kullanılabilir:

a) prefer something to something else (birşeyi başka birşeye tercih etmek)

- I prefer football to basketball. (Futbolu basketbola tercih ederim.)

- I prefer city to country. (Şehiri köye tercih ederim.)

- I prefer friends to family. (Arkadaşlarımı aileme tercih ederim.)

b) prefer to do something rather than do something else. (Birşeyi yapmak yerine başka birşeyi yapmayı tercih etmek.)

- I prefer to drink tea. (Çay içmeyi tercih ederim.)

- I prefer to drink tea rather than (drink) coffee. (Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.)

- I prefer to stay at home rather than go out. (Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.)

- I prefer to spend time with my children rather than work. (Çalışmaktansa çocuklarla vakit geçirmeyi tercih ederim.)

c) prefer doing something to doing something else (Birşeyi yapmak yerine başka birşeyi yapmayı tercih etmek.)

- I prefer drinking tea. (Çay içmeyi tercih ederim.)

- I prefer drinking tea to drinking coffee. (Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.)

- I prefer reading novels to reading comics. (Çizgi roman yerine roman okumayı tercih ederim.)

Yukarıda gösterilen üç kullanım arasında anlam bakımından herhangi bir fark yoktur.

? WOULD PREFER (I'd prefer)

"would prefer" kalıbı genel tercihelirimiz değil, belirli bir durumda neyi tercih ettiğimizi ifade ederken kullanılır.

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- Would you prefer coffee or tea? (Kahve mi alırsınız, çay mı?)

- I'd prefer to stay at home rather than go to the cinema tonight. (Bu gece sinemaya gitmektense, evde kalmayı tercih ederim.)

- Would you prefer watcha horror film rather than a romantic comedy? (Romantik komedi yerine bir korku filmi seyretmeyi tercih eder misin?)

? WOULD RATHER (I'd rather)

"would rather" ve "would prefer" kalıpları arasında anlam olarak fark yoktur. Sadece kullanımda yapısal olarak aşağıdaki fark vardır.

- would rather do

- would prefer to do

"would rather" kalıbından sonra doğrudan fiil gelir ve ek almaz.

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- I'd rather go by car. (Arabayla gitmeyi tercih ederim.)

- I'd rather stay at home. (Evde kalmayı tercih ederim.)

Permission (İzin Alma / Verme)

Ana Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Intermediate Grammar / Permission (İzin Alma / Verme)

> Birinci tekil ve birinci çoğul şahıslarda bir işi yapmak için izinli olduğumuzu, şimdiki, geniş ve gelecek zaman için geçerli olmak kaydıyla may, can ve allow kullanarak ifade etmek mümkündür.

Aşağıdaki cümlelerde anlam bakımından herhangi bir farklılık yoktur. Hepsi de "Odasındaki her kitabı okuyabilir miyim?" anlamına gelmektedir.

- I / We may read any BOOK in his room.

- I / We can read any BOOK in his room

- I am allowed to read any book in his room.

- We are allowed to read any book in his room.

Bu cümlelerin hepsinde, öznenin kitap okumak için izinli olduğu anlamı çıkmaktadır.

> Herhangi bir konuda izinli olduğunu belirtmek için may kullanılabilir, fakat pek yaygın bir kullanım değildir. Bu yüzden can veya am / is / are allowed to kullanılması daha doğru olur.

> İzin verme işi may kullanılarak ifade ediliyorsa, cümleyi söyleyenin tamamen kendi yetkisine dayanarak böyle bir izin verdiği anlaşılır.

May not yapısı, bazen karışıklığa yol açmaktadır. "You may not go." cümlesi "Gitmeyebilirsin." şeklinde Türkçe'ye çevrilirse yanlış olur. Doğrusu, "Gitmemelisin." dir. Yani cümleyi söyleyen kişi kendi yetkisini kullanarak kartı tarafa müsaade etmemektedir.

May ile her ne kadar cümleyi söyleyenin bizzat kendi iradesini kullandığı anlaşılsa da, kanunen veya resmen yasak olan eylemler için de may not kullanılabilir. Böylece kural daha nazik bir şekilde hatırlatılmış olur. Özellikle ilanlarda ve uyarı levhalarında bu tip kullanımlara rastlamak mümkündür.

- Students may not play football in the front yard. (Öğrenciler ön bahçede futbol oynayamazlar.)

Oynamaları idarece yasaktır.

-Passengers may not smoke in the municipal house. (Yolcular belediye otobüslerinde sigara içemezler.)

Sigara içilmesi belediye tarafından yasaklanmıştır.

> İzin verme işi can kullanılarak ifade ediliyorsa, yine kişinin kendi yetkisini kullanarak bir işe izin verdiği anlaşılır. May ile aralarında anlam açısından açısından herhangi bir fark yoktur, ancak may daha nazik olunması gerektiğinde kullanılabilir.

May ile Can arasındaki diğer fark da, can'in çok daha kapsamlı kullanılabilmesi ve kişinin kendi yetkisi haricinde olan izinleri de ifade ettiği anlaşılabilmektedir.

- She can come to our house. (Evimize gelebilir.)

Bu cümlede, cümleyi söyleyenin izni de olabilir, ailesinin izni de olabilirdi. Yani

- She is allowed to come to our house. (Evimize gelmesine müsade ediliyor.)

- My family allow her to come to our house. (Ailem onun evimize gelmesine müsade ediyor.)

Yukarıdaki cümleler, can ile kullanılan cümle ile aynı manayı taşıyorlar. May ile kullanılan cümlede ise böyle bir durum söz konusu değildir.

> Olumsuz cümleler için de aynı durum söz konusudur.

- You can't come to our house. (Evimize gelemezsin.)

Bu cümle de iki türlü anlaşılabilir. Evimize gelmene ben müsade etmiyorum. Veya ailem evimize gelmene müsade etmiyor anlamlarına gelebilir.

> Herhangi bir konuda izin vermek için "could" kullanılabilir. İzin vermek için kullanılan could, can yardımcı fiilinin geçmiş hali değildir. Şimdiki ve gelecek zaman için kullanılmaktadır ve şarta bağlı bir durumun bulunduğu anlaşılmaktadır.

- She could to come our house. (Evimize gelebilir.)

Bu cümlede, eğer istiyorsa gelebilir anlamı çıkmaktadır.

> Geçmiş zamanda gerçekleşmiş bir izin verme eyleminden bahsedildiğinde; could veya allow kelimeleri kullanılır. May'in geçmiş zaman hali sadece allow kelimesi ile, can'in geçmiş zaman hali ise hem could ve hem de allow kelimeleri ile yapılabilir.

EXAMPLES (ÖRNEKLER)

- Last week my family didn't allow her to come to our house. (Geçen hafta ailem onun evimize gelmesine müsade etmedi.)

- Last week she wasn't allowed to come to our house. (Geçen hafta onun evimize gelmesine müsade edilmedi.)

- Yesterday I allowed him to use my dictionary. (Dün sözlüğümü kullanmasına müsade ettim.)

- Last term the the school didn't allow the students to play football in the front yard. (Geçen dönem okul talebelerin ön bahçede top oynamalarına müsade etmedi.)

- In the past passengers could smoke in the municipal buses. (Eskiden yolcular belediye otobüslerinde sigara içebiliyorlardı.)

> Yalnız bir kereye mahsus olan durumlar anlatıldığı zaman sadece allow kelimesi kullanılmalıdır. Genelden bahsederken, yani yalnızca bir kereye mahsus olmayan izin verme eylemlerinden bahsedildiğinde ise could ve allow to kullanılabilir. Perfect tense'li cümlelerde ise kesinlikle allow kelimesi kullanılır.

Soru hali, yani izin isteme ve rica durumlarında can, could, may ve might kelimelerinin dördü de kullanılabilir. Fakat dördünün de kullanılması sadece birinci tekil ve birinci çoğul şahıslar için geçerlidir.

- Can / Could / May / Might I ask a question? (Size bir soru sorabilir miyim?)

Buraya kadar anlatılan izin isteme ve izin verme durumlarını özetlersek;

Can; kibarlığa gerek duyulmadığı durumlarda

Could; biraz daha kibar olunması gereken durumlarda

May; daha resmi ve kibar olunması gereken durumlarda,

Might ise; en fazla nezaket gerektiren ve en resmi ortamlarda kullanılır.

> Rica sorularına verilen cevaplarda sadece may ya da can kullanılır. Could ve might kullanılmaz.

A- Can / Could I have a look at your newspaper? (Gazetenize bir gözatabilir miyim?)






Не нашли, что искали? Воспользуйтесь поиском:

vikidalka.ru - 2015-2024 год. Все права принадлежат их авторам! Нарушение авторских прав | Нарушение персональных данных