Ãëàâíàÿ

Ïîïóëÿðíàÿ ïóáëèêàöèÿ

Íàó÷íàÿ ïóáëèêàöèÿ

Ñëó÷àéíàÿ ïóáëèêàöèÿ

Îáðàòíàÿ ñâÿçü

ÒÎÐ 5 ñòàòåé:

Ìåòîäè÷åñêèå ïîäõîäû ê àíàëèçó ôèíàíñîâîãî ñîñòîÿíèÿ ïðåäïðèÿòèÿ

Ïðîáëåìà ïåðèîäèçàöèè ðóññêîé ëèòåðàòóðû ÕÕ âåêà. Êðàòêàÿ õàðàêòåðèñòèêà âòîðîé ïîëîâèíû ÕÕ âåêà

Öåíîâûå è íåöåíîâûå ôàêòîðû

Õàðàêòåðèñòèêà øëèôîâàëüíûõ êðóãîâ è åå ìàðêèðîâêà

Ñëóæåáíûå ÷àñòè ðå÷è. Ïðåäëîã. Ñîþç. ×àñòèöû

ÊÀÒÅÃÎÐÈÈ:






I found the book which was important.




Which: Cansızlar ve hayvanlar için kullanılır

Who: İnsanlar için kullanılır.

That: Hem who hem de which yerine “that” kullanılabilir. İkisi de nesnel formda iken “...dığı”; öznel formda iken “...en,...an” olarak çevrilir.

İlgi zamirinden sonraki cümle bir cümlecik olur ve öncesindeki ismi niteler. Türkçe'ye çevirirken bu cümleciğin anlamını isimden önce söylemek gerekir.

- The agreement which they signed. (Onların imzaladığı anlaşma)

- The workers who I met. (Karşılaştığım işçiler.)

- The man who you are waiting for. (Beklediğiniz kişi.)

- The scientist who devised this method. (Bu metodu bulan bilim adamı.)

- The student who won the scholership. (Bursu kazanan öğrenci.)

- A car which runs 100 miles on hour. (Saatte 100 mil giden araba.)

Not: İlgi zamirinin önünde mutlaka bir isim vardır ve yan cümlecik bu ismi niteler.

- Unfortunately, we can not publish the article which you have sent. (Maalesef gönderdiğiniz makaleyi yayınlayamıyoruz.)

Eğer “the article”ı niteleyen bir sıfat kelimesi olsaydı “article”den önce yazılması gerekirdi. “the article” bir sıfat cümleciği ile nitelendiği için bir ilgi zamiri ile sonrasından gelmiştir. Çeviride sıfat cümleciğinin anlamı isimden önce söylenir.

- He had to dismiss the boy who made noise. (Gürültü yapan çocuğu kovmak zorunda kaldı.)

The man who robbed the bank was cought by the police. (Bankayı soyan adam polis tarafından yakalandı.)

> OF WHOM ve OF WHİCH

...ki onu,...ki onların anlamında da çevrilebilirler.”of whom” canlılar için; “of which” cansızlar için kullanılır. bu iki ilgi zamiri bir grup isminde bazılarını tanımlarken kullanılır.

- I have four sons who are students. (Öğrenci olan dört oğlum var.)

Bu cümlede sıfat cümleciği (öğrenci olan) çocukların hepsini niteler. Peki bu dört cocuğun hepsi değilde, ikisi veya üçü öğrenci olsa cümlemizi nasıl söyleyeceğiz? İşte burada “of whom" ve "of which” devreye girer.

Eğer ikisi öğrenci olan dört cocuk var ise cümle şöyle kurulur:

- I have four sons, two of whom are students. (İkisi öğrenci olan dört oğlum var.)

Virgüle ve gruptan belirtilmek istenen sayının ilgi zamirinden önce geldiğine dikkat ediniz. Bu kullanımda artık sıfat cümleciği dört cocuğu değil; ilgi zamirinden önce gelen ve çocuklardan ikisini belirten “two”yu niteler.

- He had many houses which were in Ankara. (Onun Ankara'da olan bir çok evi vardır.)

- He had many houses, some of which were in Ankara. (Onun, bazıları Ankara'da olan bir çok evi vardır.)

- My friend has three cars, on of which is a foreign mark. (Arkadaşımın biri yabancı markaolan üç arabası vardır.)

- I have three friends, for one of whom I bought a present. (Birisi için hediye aldığım üç arkadaşım vardır.)

- I have got a hundred students, fourty of whom are married. (Kırkı evli olan yüz öğrencim vardı.)

> WHOSE

...ki onun,...ki onların anlamındadır. İyelik belirten zamirdir. Son on yılın KPDS sınavlarında en çok sorulan ilgi zamiridir. Sınav tekniği kolay, uygulaması zordur. Hem canlı hem de cansızlar için kullanılır. direk sorulması beklenen bir konudur.

- The woman who was wounded was carying. (Yaralanan bayan ağlıyordu.)

- The woman whose husband was wounded was carying. (Eşi yaralanan bayan ağlıyordu.)

Not. Mutlaka ama mutlaka “whose”dan önce ve sonra bir isim olmalıdır. Sonrasında bir zamir veya başka bir kelime gelemez. Sonrasında gelen ismin önünde kesinlikle “the” artikeli olamaz. Bu özellik posessive'likten kaynaklanmaktadır.

- I bought a car whose engine was out of order. (Motoru bozuk olan bir araba aldım.)

- The houses whose roofs were shaking in the storm collapsed. (Çatıları fırtınada sallanan evler yıkıldı.)

- Our manager,whose son studies in the USA will go there next month. (Oğlu USA'da okuyan müdürümüz önümüzdeki ay oraya gidecek.)

THAT CÜMLEDEN NE ZAMAN ATILABİLİR?

That kelimesi bir yan cümleciği bir önceki eyleme bağlamak için kullanılan bir bağlaçtır. Bu yapıda kullanıldığında that bazen "tamamlayıcı (pekiştirici) that." adıyla da anılır. Kelime çoğunlukla gözardı edilse de bir çok durumda her görüldüğü cümleden çıkarılmak yoluna da gidildiği görülür ki bu da pek olumlu bir durum değildir.

Örnekleri inceleyiniz:

- Isabel knew [that] she was about to be fired. (Isabel kovulmak üzere olduğunu biliyordu.)

- She definitely felt [that] her fellow employees hadn't supported her. (İş arkadaşlarının onu desteklemediğinden emindi.)

- I hope [that] she doesn't blame me. (Umarım beni ayıplamaz.)

Bazı durumlarda that kelimesinin atılması cümlenin akışında bir kesinti oluşturabilir ki bu da virgül kullanılıraka giderilebilir.

Örnekleri inceleyiniz (that yerine virgül işareti kullanılmış):

-The problem is, that production in her department has dropped.

- Remember, that we didn't have these problems before she started working here.

Genel bir kural olarak, eğer cümleniz that atıldığında daha iyi 'duruyorsa', cümlede anlam kargaşası meydana gelmiyorsa ve cümle that kelimesi olmadan daha zarif (ritmik) duruyorsa bu öğeyi rahatlıkla cümlenizden çıkarabilirsiniz.. Theodore Bernstein that kelimesini cümlede tutmamız gereken üç durumu listeler:

- Cümlecik ve eylem arasına bir zaman öğesi girdiğinde: "The boss said yesterday that production in this department was down fifty percent." ("yesterday." zaman zarfının konumuna dikkat edin)

- Cümleciğin fiili iyice gerilere atılmışsa (geciktirilmişse): "Our annual report revealed that some losses sustained by this department in the third quarter of last year were worse than previously thought." ("losses" ve onun fiili olan, "were."e dikkat edin)

- İkinci bir that öğesi kimin neyi yaptığını ya da söylediğini açığa kavuşturuyorsa: "The CEO said that Isabel's department was slacking off and that production dropped precipitously in the fourth quarter." (Did the CEO say that production dropped or was the drop a result of what he said about Isabel's department? İkinci that cümleyi daha anlaşılır kılıyor.)

Not: Genellikle that yerine bir çok cümlede which öğesini görürüz. That ve which arasında kesin bir ayrım olmamakla birlikte bir çok dilbilimci ve yazar which'in daha formal olduğunu ve yazı resmi dilinde tercih edilmesi gerektiği görüşünü savunur.

(Önemli olan kitabı buldum.)

Bu cümlede ise özne konumunda olan “the book” kelimesi, ilgi zamiri olan “which” ile yer değiştirmiştir.

Not: Özne iken ilgi zamiri ile kısaltılanlar Türkçe'ye “...en,...an” olarak çevrilir. Başka bir değişle ilgi zamirinden sonra fiil varsa Türkçe'ye “...en,...an” olarak çevrilir.

-ing and -ed clauses

Ana Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Advanced Grammar / -ing and -ed clauses

İngilizce cümle yapısında, bir cümle, bir de cümlecik vardır. Cümlecik, cümlenin bir parçasıdır ve bazı cümlecikler -ing veya -ed ile başlar. Cümle içindeki kelimeye gelen bu ekler cümleye farklı anlamlar katar. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.

- Do you know the boy talking to Mary? (Mary ile konuşan çocuğu tanıyor musun?)

The woman injured in the hospital was taken to the hospital. (Kazada yaralanan kadın hastaneye götürüldü.)

> -ing cümleciği, birisinin veya bir şeyin şu anda veya geçmişte yaptığı bir eylemi ifade etmek için kullanılır.

- Can you see the child playing in the garden? (Bahçede oynayan çocuğu görebiliyor musun?)

(The child is playing in the garden.)> -ed cümleciği edilgen bir anlama sahiptir.

-The policeman investigating the robbery are looking for three men. (Soygunu araştıran polisler üç adamı arıyorlar.)

(The policemen is investigating the robbery.

- I was woken up by a bell ringing. (Çalan zille uyandım.)

(The bell was ringing)

-Who was that man standing outside? (Dışarıda dikilen adam kimdi?)

(the man was standing outside)

> İnsanlar veya eylemler hakkında konuşurken -ing takısı kullanıldığında, herhangi bir durumun veya eylemin, o an için değil de, genelde geçerli olduğu ifade edilir.

-The road joining the two villages is ver narrow. (İki köyü birbirine bağlayan yol çok dardır.)

-I live in perfect room overlooking the garden. (Bahçeye bakan mükemmel bir odada kalıyorum.)

-The man injured in the accident was taken to hospital. (Kazada yaralanan adam, hastaneye goturuldu.)

-None of the people invited to the party can come. (Partiye davet edilen insanlann hiçbiri gelemez.)

Bu örneklerde kullanılan injured ve invited fiilleri, üçüncü halde yani sıfat fiil olarak kullanılmıştır. Ancak düzensiz fiillerin üçüncü hallerine -ed takısı gelmez. Örneğin made, stolen, sold gibi filler düzensiz değişirler. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.

-The necklace stolen in the robbery was never found. (Soygunda çalınan gerdanlık bulunamadı.)

-Most of the goods made in this factory are high quality. (Bu fabrikada üretilen malların çoğu yüksek kalitelidir.)

> -ing ve -ed cümlecikleri genellikle there is - there are yapısından sonra kullanılır.

-Is there anybody waiting to see me? (Beni gormek ic,in bekleyen kimse var mi)

- There were some children swimming in the sea. (Denizde yüzen birkaç tane çocuk vardı.)

-When I arrived, there was a car parked outside the house. (Vardığımda, evin dışına parkedilmiş bir araba vardı.)

Conjunctions (Bağlaçlar)

Ana Sayfa / Genel İngilizce / İngilizce Gramer / Advanced Grammar / Conjunctions (Bağlaçlar)

Bağlaçlar iki cümleciği birbirine bağlarlar. Dikkat edilmesi gereken nokta, bağlaçların iki kelimeyi veya bir kelimeyle bir cümleyi değil, iki cümleciği bağladığıdır. Konuşma ve yazı dilinde anlamlı ve akıcı cümlelerin kurulabilmesi için bağlaçların kullanılması çok önemlidir.

Bu derste bağlaçlar anlamları bakımından çeşitli kategorilerde anlatılmıştır.

> Coordinating Conjunction (Koordine Eden Bağlaçlar)

a) Iki cümlecik arasındaki bağlantıyı sağlar.

And (ve): paralellik arzeder..

But (ama, ancak, fakat): zıtlık ifade eder.

Or (veya, yahut, ya da): alternatifteri gösterir.

Nor (ne de): or'un olumsuzu olup iki alternatiften hiç biri anlamındadır.

So (bundan dolayı, böylece): sonuca götüren bağlaçtır.

For (edat olarak,“için”): bağlaç olarak iki cümlecik arasında “zira” anlamındadır.

Yet (halbuki)

.

b) Bu bağlaçların uygulanmasında önemli iki temel özellik vardır..

1: Coordinating Conjunction bağlaçları mutlaka iki cümlecik arasında bulunurlar.

2: Coordinating Conjunction bağlaçlarından önce mutlaka bir virgül (,) vardır

c) And, So, But Bağlaçları

- So = bundan dolayı, bu nedenle, böylece gibi anlamlarıyla sonuç bildirir. But = Fakat, ama,ancak demektir ve zıtlık bildirir.

- It was snowing heavily so we cancelled the match. (Çok kar yağıyordu, bu nedenle (bundan dolayı) maçı iptal ettik.)

- He ran as fast as he could but he couldn't win the race. (Olabildiğince hızlı koştu ama yarışı kazanamadı)

- And = ve, dahi anlamındadır. İngilizce'de bu bağlaç, Türkçe'de olduğundan daha sık kullanılır. İlginçtir ki, “ve” bağlacı Arapça'dan alınmıştır, gerçek Türkçe'de bu bağlaç yoktur.

- The trade union asked for a twenty percent increase in wages and salaries and the company management accepted it.

(Sendika, ücret ve maaşlarda yüzde yirmilik bir zam istedi ve şirket yönetimi bunu kabul etti.)

“and” “but ve “so” bağlaçlarında genellikle özne ortak olduğu için genelşlikle özne tekrar yazılmaz. İlaveten, bu kısaltmalarda virgul kullanılmaz.

- The commander was tired but confident (Komutan yorgun ama kendinden emindi.)

d) Yet, Or, Nor Bağlaçları

Yet = halbuki, oysa demektir ve “but” gibi zıtlık bildirir. Bu arada not edelim ki: günlük konuşmalarda daha pratik olduğundan “but” tercih edilir. “yet” daha ziyade yazılı İngilizce'ye aittir ve daha ileri bir İngilizce düzeyine işaret eder.

- I was expecting him to be a great man, yet he amounted to nothing. (Onun büyük bir adam olmasını bekliyordum halbuki o hiçbirşey olmadı.)

Or = ya da, veyahut, yahut, veya anlamları taşımaktadır. Alternatif bildirir.

- You must love family life or never get married. (Aile hayatını sevmek zorundasın ya da hiç evlenmemelisin.)

- I can go to a movie or stay at home. (Sinemaya gidebilir veya evde kalabilirim.)

Nor = Ne de anlamı taşımaktadır. Cümleye veya cümleciğe negatif bir anlam verir. “nor” bağlacının İngilizce'de istisnai sayılacak bir özelliği onu izleyen cümlenin devrik bir yapıda olmasıdır.

- He didn't contact his doctor nor did he call his family. (Doktoruyla temasa geçmedi. Ne de ailesini aradı.)

- I don't want to visit anybody nor do I want anybody to come to me. (Kimseyi ziyaret etmek istemiyorum ne de kimsenin beni ziyaret etmesini isterim.)

e) Independent Clauses = Bağımsız Cümlecikler

Cordinating Conjunctions ile bağlanan cümleciklere İngilizce'de “independent clause” yani bağımsız cümlecik denir. Çok dikkat edilmesi gereken ve aslında şaşırtıcı bir yönleri vardır. O da, İngilizce'de çok önemli olan tense = zaman kipi uyumu bu cümleciklerde aranmaz. Her cümleciğin zaman kipi bir bağlaçla bağlandığı diğer cümleciğin kipinden farklı olabilir.

- I have seen her several times, but I can't recognize him now. (Onu bir kaç kez gördüm ama şimdi kendisini tanıyamam.)

- I did my best and I am tired. (Elimden geleni yaptım ve yorgunum.)

f) Sentence Connector = Cümle Birleştiricileri

Bu gruptakler cümlecik değil de cümleler arasında bağlantı kurarlar. Bu özelliklerinden dolayı bağlaç tanımına uymazlar. Bu yüzden bunlara bağlaç değil de “cümle birleştiricileri” denir.

Bu yapılarda iki cümle vardır. Birinci cümle bitmiş, noktalanmıştır. Ama ikinci cümle birinci cümleyle ilişkilidir. İşte bu cümle bağlayıcıları ikinci cümlenin başında, ortasında veya sonunda olabilirler.

Çeşitli türleri vardır:

- Iki cümle arasında paralellik sağlayanlar:

Furthermore, Moreover, What's More, In addition, Also: Bununla beraber, ilaveten, ek olarak, ayrıca, bir de, bununla birlikte, üstelik

- We have welcomed our guests. Furthermore, we sent them back their home at our expenses.

(Misafirlerimizi ağırladık. Ayrıca, masrafı üstlenerek onları evlerine geri gönderdik.)

- He is praised by his friends for the good results he got from the finals. Also, he is expecting to be rewarded by the school administration. (Finallerdeki iyi sonuçlar nedeniyle arkadaşlarından övgü aldı. Ayrıca, okul yönetiminden ödül bekliyor.)

- Iki müstakil cümle arasında bir zıtlık ilişkisi kuranlar

However, Nevertheless, Nonetheless, On the contrary, Still: Buna karşılık, mamafih, tersine, aksine, ancak

- Last Sunday, we were ready to receive company. However, noone showed up (Geçen Pazar misafir ağırlamaya hazırdık (istekliydik). Ancak, kimse gözükmedi.)

- Sonuç bildiren birleştiriciler

Therefore, Thus, Hence, As a result, Consequently: Bu nedenle, bu yüzden, bundan dolayı, sonuç olarak, neticede

- There is a hospital in our neighbourhood. Therefore, we refrain from making noise. (Semtimizde bir hastane var. Bu nedenle, gürültü yapmaktan kaçınıyoruz.)

“Therefore”, ikinci cümlede çeşitli yerlerde bulunabilir. Her üçünde de anlam aynıdır.

Cümle başında

- The players were very tired after the match. Therefore, they needed some rest. (Oyuncular maçtan sonar çok yorgunlardı. Bu nedenle, dinlenmeye ihtiyaçları vardı.)

Cümle ortasında (Daha iyi bir İngilizce'yi ifade eder)

- The professor tried to be fair to his students. He, therefore, made an oral exam in addition to the three written exams.

(Profesör, öğrencilerine adil davranmak istiyordu. Bu nedenle, üç yazılı sınava ek olarak sözlü bir sınav da yaptı.)

Cümle sonunda (seyrek olarak kullanılır)

- He was mistreated by his manager. He submitted his resignation, therefore. (Müdüründen kötü muamele gördü. Bu yüzden, istifa etti.)

- Alternatif belirten birleştiriciler

Or else, Otherwise: Aksi takdirde, yoksa, olmazsa

- You have to attend the class. Or else, you will fail in the exam. (Derslere katılmak zorundasın. Yoksa, sınavlardan kalacaksın.)

- Watch your mouth. Otherwise, you will suffer. (Konuşmana dikkat et. Yoksa, zarar göreceksin.)

3) Correlative Conjunction (Korelatif Bağlaçlar, İlişki Sağlayan Bağlaçlar)

Korelatif bağlaçlar, ikili sözcüklerden oluşurlar ve her iki cümlecikte de bulunurlar.

- Not only..........but also, sadece değil..........aynı zamanda

- He is not only a successful manager but also a good father. (O sadece başarılı bir yönetici değil, aynı zamanda iyi bir babadır.)

- Both..........and = hem..........hem de

- She has both the courage and the will to get rid of difficulties she encounters. (O, karşılaştığı zorlukla baş etmek için hem cesarete hem de iradeye sahiptir.)

- Either..........or = ya..........ya da (alternatif,tercih bildirir)

- While shopping, you either need cash or a credit card. (Alışveriş yaparken ya nakit ya da kredi kartına ihtiyacınız olur.)

- Neither..........nor = ne..........ne de..

- I love neither flowers nor trees. (Ne çiçekleri ne de ağaçları severim.)

- Whether..........or = gerek..........gerekse (olsun..........olsun)

- I love my family whether they love me or not. (Ailemi, onlar beni sevse de sevmese de severim.)

- I don't care whether you go or stay. (Gitsen de kalsan da aldırmam.)

“also” de, da, ayrıca anlamına gelir. “as well” sözcüğü de aynı anlamdadır fakat daima cümle sonuna konulur.

* Not only..........but also bağlacının kullanımında “not only” kısmı cümlenin başına alınarak da yazılabilir. Bunun nedeni, cümleciğe vurgu yapılmak istenmesidir.

- I not only want to make money (=not only do I want to make money), but also earn respect. (Ben sadece para kazanmak değil, aynı zamanda saygınlık kazanmak istiyorum.)

4.) Adverbial (Subordinating) Conjunction = Zarf Bağlaçları

Bir zarf sözcüğünün yaptığı işi bir cümlecik de yapabilir. Bu durumda iki cümlecik olur ve birbirine bağlamak için de bir bağlaca ihtiyacımız vardır. Bu bağlaç “adverbial conjunction” olur.

- I saw him last year. (Onu geçen sene gördüm.)

Burada “last year” zarfının yaptığı işi bir cümlecik de yapabilir.

- I saw him when I was at university. (Üniversitedeyken, onu gördüm.)

a) Time Conjunction = Zaman bağlaçları.

Eylemin ne zaman yapıldığını belirlerler.

As soon as: (..........ir,..........imez)

As long as: (..........dığı sürece)

Hardly / Scarcely (..........when: tam............mıştı ki...........oldu)

When: (..........dığı zaman)

After: (..........den sonra)

Before: (..........den önce)

As: (..........iken)

While: (..........iken)

Just as: (..........tam iken)

Until / Till: (..........ceye kadar)

By the time: (..........ceye kadar)

Once: (...........ce / ca)

No sooner (..........than:.....mesi ile.....mesi bir oldu)

Since: (..........dığından beri)

B) As ve While

Her iki bağlaç da “.........iken” anlamındadır.

- As I was walking alone in the street, the policeman stopped me. (Caddede yalnız başına yürürken, polis beni durdurdu.)

- I witnessed a traffic accident while I was looking out of the window. (Camdan bakarken, bir trtafik kazasına şahit oldum.)

c) Just as (Tam …… iken)

Genellikle past continuous zaman kipinde kullanılır. Bir hareketin olmak üzere bulunduğunu gösterir.

- Just as I was entering the house, the baby started to cry. (Tam ben eve girerken, bebek ağlamaya başladı.)

d) By the time = until = till = …..'e kadar

“By the time” past tense ve future perfect tense ile kullanılır. “till”, “Until” bağlacının kısaltılmış halidir yani ikisi aynı anlama gelir.

- By the time I got home, the visitors had left. (Ben eve gelene kadar misafirler gitmişti.)

- By the time you learn how to behave, I will have left the country. (Sen terbiyeli olmayı öğrenene kadar ben ülkeyi terketmiş olacağım.)

e) no sooner …… then

- No sooner had I started to swim then it began to rain. (Tam yüzmeye başlamıştım ki yağmur yağmaya başladı.)

Bu bağlaçla kurulan cümleler “hardly…..when” ile de aynı anlama gelecek şekilde kurulabilir.

- We had hardly seen each other when we separated. (Tam birbirimizi görmüştük ki ayrıldık.)

Not: “no sooner..........than” ve “hardly............when” bağlaçları vurgu için cümle başına alınabilir. Bu durumda, cümle devrik yapıda olur.

5) Cause Conjunction (Neden Bildiren Bağlaçlar)

a) Because, As, Since, Seeing that, Now that, Given that (çünkü,…den dolayı, … olduğu için)

- I have failed the exam because I didn't study enough. (Sınavdan kaldım çünkü yeterince çalışmadım.)

- As it was a fine day, everybody went out. (Güzel bir gün olduğu için, herkes dışarı çıktı.)

- Since you are a rich man, you can spend much money. (Zengin bir insan olduğun için çok para harcayabilirsin.)

- Given that the circumstances are convenient, we have to start implementing the project. (Koşullar uygun olduğundan dolayı, projeyi uygulamaya başlayabiliriz.)

b) Due to the fact that, Owing to the fact that, Because of the fact that, On account of the fact that, In view of the fact that (..........den dolayı)

- Due to the fact that the economy was in recession, the company cut down its production. (Ekonominin durgun olması gerçeği karşısında, şirket üretimini azalttı.)

Bu cümlede “due to the fact that” ile aynı anlama gelmek üzere “owing to the fact that” kullanılabilir.

6) Zıtlık bildiren Bağlaçlar = Concession Conjunctions

a) Though, Even though, Although, Despite the fact that, In spite of the fact that (……'e rağmen)

- Despite the fact that (=In spite of the fact that) his company was going bankrupt, he continued his extravagant life.

(Şirketinin iflasa gidiyor olmasına rağmen, pahalı yaşamına devam etti.)






Íå íàøëè, ÷òî èñêàëè? Âîñïîëüçóéòåñü ïîèñêîì:

vikidalka.ru - 2015-2024 ãîä. Âñå ïðàâà ïðèíàäëåæàò èõ àâòîðàì! Íàðóøåíèå àâòîðñêèõ ïðàâ | Íàðóøåíèå ïåðñîíàëüíûõ äàííûõ