ТОР 5 статей: Методические подходы к анализу финансового состояния предприятия Проблема периодизации русской литературы ХХ века. Краткая характеристика второй половины ХХ века Характеристика шлифовальных кругов и ее маркировка Служебные части речи. Предлог. Союз. Частицы КАТЕГОРИИ:
|
Hazar'ın Statüsü Sorununda İran'ın Tutumuİran'ın ABD'yle olumsuz ilişkisinin görece en az etkili olduğu sorun Hazar'dır. Hazar konusu aynı zamanda, İran ile bölge devletleri arasındaki tek egemenlik sorunudur ve 1992'den beri en azından İran açısından hiçbir iyileşme görülmemiştir. 20. yüzyılda Hazar'a ilişkin ilk anlaşma İran ile SSCB arasında 1921'de imzalanmış ve 1940'ta benzer hükümlerle yenilenmiştir. Bunlara göre, iki tarafın 10'ar millik balıkçılık bölgeleri bulunduğu kabul edilmiş ve bunun dışında herhangi bir sınırlamaya gidilmemiştir. Bunun dışındaki hukuksal belge 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesidir. Hazar'ın herhangi bir nitelikte deniz olduğu kabul edilirse, bu sözleşmeye göre sektörel bölüşüm ilkesi esas alınacaktır. Aksi halde, Hazar bir göl olarak nitelenirse, statünün kıyıdaş devletlerin ortak iradesine göre herhangi bir biçimde belirlenmesi mümkündür ve bu konuda uluslararası hukukun tek katkısı, daha önce benzer durumlarda diğer devletlerin irade uyuşmalarının ortaya çıkardığı örneklerden ibarettir. Bu örneklere bakıldığında, sadece Bolivya ve Peru arasındaki Titticaca Gölünün kıyıdaş devletlere ait olan 12 millik karasuyu dışındaki bölgenin ortak kullanım alanı olarak belirlendiği görülmektedir. Buna karşılık, ABD-Kanada sınırındaki göller başta olmak üzere, çok sayıda örnekte sektörel paylaşım ilkesine göre düzenlemelere gidilmiştir. 1982 Sözleşmesi yan-kapalı ve kapalı denizleri, iki veya daha çok devletle çevrilen ve bir okyanusa çıkışı olan veya esas olarak devletlerin karasularından ibaret olan bir göl veya körfez olarak tanımlamaktadır. Hazar'a ilişkin deniz-göl tartışmasında temel hukuki sorun, Karadeniz ve Baltık ile Hazar arasındaki nehir ve kanallar sayesinde Hazar'ın okyanuslara çıkışı olup olmadığıdır[78]. Sorunun başında, ortak kullanımı isteyen Rusya-İran bloğunun karşısında sektörel paylaşımı isteyen Azerbaycan-Kazakistan bloğu ortaya çıkmış; Türkmenistan ise daha çekimser bir tutum takınmıştı. İran ve Rusya 1921 ve 1940 anlaşmalarının Hazar'ı kıyı devletlerinin ortak rızaları sonucu statüsü belirlenen bir göl olarak açıkça tanımlamasa da bu sonucu verecek bir uygulamaya zemin teşkil ettiğini iddia etmişlerdi. Rusya Ekim 1995'te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na verdiği Hazar'a ilişkin memorandumunda, Hazar'ın kıyıdaş ülkelerin ortak mülkiyetinde olduğunu iddia etmiş ve buna dayanarak, tek taraflı tasarruf girişimlerini kınamıştı. İran-Rusya, Hazar'ın statüsünün belirlenmesi konusuna sadece kıyıdaş devletlerin taraf olduğunu ve varılacak çözümün de bu devletlerin irade uyuşmalarının bir sonucu olacağını vurgulamışlardı. Bunun anlamı, ABD ve Özbekistan gibi devletlerin veya uluslararası petrol şirketlerinin, değişik platformlarda taraf olmaya veya kıyıdaş devletlerden bazıları lehine tavır almaya çalışmalarının hoş karşılanmadığıydı. Ekim 1994'te Hazar'a ilişkin bölgesel bir işbirliği örgütü kurulması için Rusya'nın önerisini diğer kıyı devletleri de kabul etmişlerdi. Böylece ortaya Hazar İşbirliği Teşkilatı (HİT) ortaya çıkmıştır, fakat bazı ekolojik konular dışında tümüyle atıl bir örgüttür. Sektörel bölüşümü savunanlar, böyle bir örgütün aktif olmasının, ortak kullanım ilkesine destek vereceğinden endişe etmektedirler. İran-Rusya sorunun ilk yılında, kıyı devletlere ait 12 millik karasularının dışında kalan alanın ortak kullanıma açılmasını savunmuşlardı. İran'ın bu görüşündeki ısrarına karşılık Rus politikasında zamanla sapmalar meydana gelmiştir. Kasım 1996'da dönemin dışişleri bakam olan Primakov 12 millik önerilerini 45 mile çıkardıklarını ve halen işletilmekte olan hidrokarbon yataklarının da ilgili devletin egemenliğinde kalmasını kabul ettiklerini bildirmiştir ama bu yeni teklif pratikte hiçbir sonuç doğurmamaktadır. 1998'de Moskova'dan, İran'la birlikte savundukları tez yerine karşı tezi olumlu bulan açıklamaların gelmesi, Tahran-Moskova cephesinde ilk ciddi çatlağı meydana getirmiştir. İran-Rusya ortak tezi, Mayıs 2002'de Rusya'nın Kazakistan'la ve bir ay sonra da Azerbaycan'la sektörel bazlı bölüşümü onaylayan anlaşmalar imzalamasıyla büyük yara almıştır. Böylece Rusya bu konuda İran'ı yalnız bırakmıştır[79]. Hazar sorunu konusunda İran başından beri izlediği politikayı değiştirmemiştir. Sektörel bölünmeye kararlı biçimde karşı çıkmış ve kurulmuş olan uluslararası konsorsiyumların kendi onayı olmadan faaliyete geçebilmesini mümkün kılmayacak bir çözümü oluşturmaya çalışmıştır. İran en büyük desteği Rusya'dan almış ama Rusya'nın verdiği destek dönem dönem farklılıklar göstermiştir. Nitekim, Kazakistan-Rusya anlaşmasında varılan sonuç, İran'ı tatmin etmekten çok uzaktır. Buna rağmen İran'ın pozisyonunda henüz bir değişiklik görülmemektedir. İran'ın Hazar konusundaki tutumunu, ekonomik çıkar elde etmenin ötesinde, Azerbaycan ve Türkmenistan'ın sınırlandırılması politikasının temel dayanaklarından biri olarak değerlendirmek gerekir. İran'ın petrol ve doğalgaz rezervinin çok büyük kısmı Basra Körfezi bölgesindedir ve Hazar'da Anzali bölgesi dışında önemli off-shore yatakları bulunmamaktadır. İran'ın kıyıdaş devletler dışındaki aktörlerin taraf olmaması konusundaki ısrarı, ABD baskısı sonucunda (bazı istisnalar dışında) mevcut ve olası arama-çıkarma-nakletme konsorsiyumlarından dışlanmasından kaynaklanmaktadır. Üstelik, kendisinin yer almadığı girişimlerde ABD şirketlerinin başatlığının doğuracağı, ABD nüfuzunun bölgedeki artışı olasılığı Tahran'ı rahatsız etmektedir[80]. Azerbaycan ve Kazakistan Hazar'ın bir deniz olduğu görüşünden hareketle, sektörel paylaşım ilkesinin esas olduğunu ileri sürmektedirler. Bakü, İran'la imzalanan ve Rus-İran ortak görüşüne tarihsel-hukuksal zemin oluşturan 1921 ve 1940 anlaşmalarına ardıl olmadığını, bu anlaşmaların birlik cumhuriyetlerinin onayı olmadan doğrudan Moskova tarafından kabul edildiğini iddia etmektedir. Türkmenistan ise sorunun ilk yıllarında Azeri ve Kazak görüşüne yakın bir tutum almışken, daha sonra ortaya atılan 45 millik Rus teklifini benimsemiştir. Buna rağmen, bu konuda kendini bağlayan herhangi bir belgeye imza koymadığı gibi, 45 millik alanın dışında kalan ve Azerbaycan'ın hak iddia ettiği Azeri ve Çırak yataklarında hak iddia etmiştir. Azerbaycan'ın esas off-shore yatakları kıyıdan en az 100 mil uzaktadır. Bakü ile uluslararası konsorsiyumlar arasındaki anlaşmalar da bu alanlar üzerinedir. Oysa, İran'ın ortak kullanım tezinin yarattığı belirsizlik bir yana, Türkmenistan'ın söz konusu yataklardan bazıları üzerinde hak iddiası da vardır[81]. Sorunun çözümünde, Rusya tarafından yalnız bırakılan İran'ın taviz vermesi en olası seçenektir. Zaten, İran'ın petrol şirketi de, resmî politikanın aksine, Azerbaycan'la off-shore yatakları konusunda bir anlaşma imzalamıştır ki, bu da zımnen İran'ın, Azeri ve Türkmen yataklarının işletimine katılması karşılığında tezinden vazgeçebileceği anlamında yorumlanabilir. Temmuz 2001'de İran hava ve deniz kuvvetlerinin Azerbaycan ve İran kıyılarından 90'ar mil açıkta bulunan bir petrol yatağında çalışma yapan BP gemisini zorla uzaklaştırması, İran'ın tutumundaki katılığından ziyade, sektörel bölüşümde bu alanın kendi payına düştüğünü kanıtlamak istemesi anlamına gelebilir. Bu olasılığı kuvvetlendiren bir unsur da, İran'ın sektörel bölüşüme karşı olmasına rağmen böyle bir çözüme gidilirse, tüm kıyıdaş devletlerin 1/5 pay almaları gerektiğine dair talebidir. Oysa, sektörel bölüşüm sonucu İran'ın payı 1/10 olacaktır[82]. Не нашли, что искали? Воспользуйтесь поиском:
|